Ticaretin olmazsa olmaz 2 prensibi vardır. Birincisi kâr, ikincisi güven. Satıcı veya alıcı her zaman her ikisini de en üst seviye tutmak ister. Kârlılık konusu değişken bir konu olmakla beraber güven ortamının oluşması için riski yok etmek ya da azaltmak gerektiği konusunda hem fikiriz. Riski yok etmek hiç bir zaman mümkün olmayabilir fakat riski azaltmak ve yönetmek bir işletmenin veya yöneticinin becerilerinin arasında yer almalı. Politik riskleri, ekonomik riskleri, coğrafik riskleri ve rekabet riskini dağıtmak ticarette işletmeler için gereklilik haline gelmiştir. Yurt içinde aldığınız bir takım riskleri – ki bunların çoğunu ödeme alma riskleri oluşturur – dağıtmanın bir çok yolu olabildiği gibi bunlardan bir tanesi de ihracat yapmaktır. Yumurtaları aynı kefeye koymak size de mantıklı gelmiyor değil mi?
Finansal açıdan güçlü olmanın yöntemlerinden bir tanesi; ödemelerinize karşılık alacaklarınızı iyi yönetebilmektir. Piyasaların sürekli dalgalandığı günümüzde bir çok üretici firma, ithalat girdilerini ödemekte ve yurtiçi ödemelerinde güçlük çekmektedir. Artan döviz oranları ödemelerinizi zorlaştıracağı gibi azalan döviz oranları da alacaklarınızı değersizleştirebilir. Riski dengelemek için farklı para birimlerinde iş yapıyor olmak bu anlamda avantaj sağlayacaktır.
Yurt içinde satmak istediğiniz her ürün için fiyatın üzerine (Katma Değer Vergisi) yani KDV’yi eklemek zorundayız ki bunu KDV’yi fiyata dahil ederek sunmak da bir diğer seçenek. Bu durum yurt dışı için geçerli değil. Dolayısıyla yurt dışı pazarlara fiyat verirken katma değer vergisini hesaba katmadan fiyat verebilirsiniz. Bazı ürünler için fiyat rekabetinde önde olmanızı sağlayan bir durumken bazı ürünler için ise yurt içi vergi dahil fiyatları hatta bu fiyatların da üzerinde satışlar yapmanız mümkün.
Buna ek olarak devletler ihracatı arttırmak, ihraç ürünlerine uluslararası piyasalarda rekabet gücü kazandırmak ve ihraç pazarlarını geliştirmek amacıyla; ihracat, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetlerde vergi, resim ve harç istisnasınası başka muafiyetler de uygulayabilirler. Daha fazla bilgi sahibi olmak için bu konuda deneyimli bir mali müşavir ile çalışmakta büyük fayda olacaktır.
Dünya nüfusu 7 Milyar fakat yaşadığımız ülkenin nüfusu Dünya nüfusuna oranla çok küçük bir paya sahip. Dünyada yaklaşık 220 ülke var ve bunların 90-100 tanesi ithalat ve ihracatın büyük çoğunluğunu oluşturuyor. Siz neden halen sadece 1 ülkede mal satmaya çalışıyorsunuz? Üretim kapasitenizin atıl kısmını dışarıya mal satarak telafi edebilirsiniz. Tam kapasite çalışan bir işletme için ise yeni yatırımlarla büyüme hedeflenebilir.
İhracat, ölçek ekonomisine geçiş için bir fırsat yaratır. Ölçek ekonomisi bir ürün veya hizmetin daha fazla üretimi veya dağıtımı sonucu birim maliyetlerin düşmesiyle ortaya çıkan maliyet avantajıdır. Yani alırken kazanabilir böylelikle kâr marjınızı arttırabilirsiniz.
Diğer bir yandan dış pazarlar için her ülkede farklı fiyat politikaları uygulayabilirsiniz. Bu durum kârlılığınızı arttıran bir stratejidir.
E-ticarette ve e-ihracatta ödemeler genelde peşin ve internet üzerinden olsa da B2B ticarette bir kaç farklı ödeme alma yöntemi vardır. Peşin ödeme, mal mukabili ödeme, vesaik mukabili ödeme, akreditifli ödeme gibi yöntemlerle ödeme alınabilir. Her ne kadar ödeme türleri kendi arasında zaman bakımından farklılıklar gösterse de süre bakımından oldukça hızlıdır. 30-60 gün gibi vadeler dış ticarette maksimum süreler olarak kabul edilir ki genelde bu süreler daha da kısadır.
Kendi ülkenizde belki de ürün veya firma olarak iyi bir konumda olabilirsiniz fakat global pazarlarda sizden çok da ucuz, çok daha kaliteli, çok daha hızlı üretim yapan, farklı teknolojiler kullanarak ‘know-how’ bakımından güçlü firmalar olabilir. İlk başta rekabet bakımından dezavantajlı konumda olsanız da zaman içerisinde eksik veya zayıf zayıflarınızı geliştirerek yabancı rakiplerinizin seviyesine ulaşabilirsiniz. İhracat yapmak firmaları ve ürünleri; öğretir ve geliştirir.